5 Eylül 2013

Şarkılardan esintiler

Manga ne demiş bir şarkısında 'Hani ağlamak gelir de içinden ama akmaz yaş.' Aslında çoğumuzun duygularının tanımıdır bu cümle. Ağlamak belki bir şeye çözüm getirmez ama rahatlatır insanı. Bir umut doğar insanın içine. Yeni başlangıçlara dair.
Sezen Aksu demiş ki yine bir şarkısında 'Ümit öylece kaldı da ümit edeni söyle kim aldı?' Bence kendimize olan özgüvenimizi kaybetmemiz gerekir. O zaman bu yaşadıklarımızın, yaşayacaklarımızın ne anlamı kalır? Kendimizden geriye ne kalır?
Her şeye inat gülümsemeliyiz çünkü üzülmek harcanılan vakite gelecekte tuhaf karşılarız
Sabahın 5 inde gelen ilhamımı da size aktardığıma göre, bana iyi geceler size de şimdiden günaydın:)



1 Eylül 2013

1 Eylül

Ah şu Eylül. Yazın bitişini duyuran, sonbaharın geldiğini bildiren ay. Güneşin artık bizden uzaklaşmaya başladığı, yağmurların başladığı, toprak kokusunu içimize çekerek geçireceğimiz günleri bulunduran ay. Aslında ben bu ayı severim fakat okulun başladığını da bildiren ay da bu ay.
Gel gelelim 1 Eylül'e. Yaşananlara, yaşanacaklara... Oluşan karşılaşmalara, o tatlı sohbetlere. Hafızamızda kazınan olaylara. Bugün illa önemli bir şey yaşamışsınızdır. Ya bu sene ya da geçmiş senelerde. Yine beklenti içinde olursunuz. Bir şey olsun. Peki ya nedir o 'bir şey'?
Bir araştırma içerisine girersiniz. Bir gün belirlenmiştir, aynı gün gidip, karşılaşma ümidiyle dolaşmayı. İşte şans dedikleri bir açıdan da bence; olmasını istediğiniz şeyin, sizi haberiniz olmadan olmasıdır. Ve sonra fark etmeniz. O şaşkın surat ifadeleriniz. 'Acaba?' ile başlayan ve düşündükçe çoğalan sorularınız... Belki cevaplanmayacak ama hayatınıza bir adrenalin katmış olur en azından.

Eylül'de her şey dilediğiniz gibi olsun! ;)
Bol şans!

25 Ağustos 2013

Boş.

Okadar mı zor bir cümle yazmak? Hadi cümleyi bırak bir kelime, bir harf? Zor. Evet. Senin için çok zor. Kim bilir belki başkasını buldun...
Bazen 'bana bir daha yazma' yazasım geliyor ama ozaman da işte elim klavyeye gitmiyor. Yazamıyorum işte. Gelmiyor içimden... 
Bırak ya benim yazmam boş zaten bu cümleleri.

23 Ağustos 2013

Farklı.

En kötüsü de 'çevrimiçi' yazısını görüp de bir şey yazamamaktır. Konuşmak isteyip de bir şey yazamamak. Gerçi cesaretini toplayıp, yazınca ne oluyor? Hiç bir halt olduğu yok. Basitleşmiş konuşmalar ve konuşmak isteyip tıkanmak.Daha sonraları onu hatırlatan şarkılar. Sanki her notası onun adını sayıklar olur. Her kelimesinde kendi haline bir anlam çıkarırsın.

Yalnız kalmış gibi hissedersin kendini ya hani. Konuşmayınca eksik kalmış gibi. Çevren doludur ama seni anlayabilen biri yoktur. Sanki bir o anlar gibine gelir. Ama seni en iyi kendin anlarsın. Senin içindeki birbirine ters olan düşünceler. Onlar birbirleriyle savaşırken kendine gelirsin ve bir bakarsın ki artık o konuşmak için can attığın kişiye ihtiyacın yok. Yeni kişilere ihtiyacın var.


Ara sıra aklına gelir, onu hatırlatan şarkıları anımsarsın, bazı o güzel konuşmaları ya da adını duyarsın ya... Surat ifadeni değiştirmemeye çalışırsın. Onu sadece geçmişte kalan güzel anı olarak hatırlarsın. Ve o defteri kapatırsın. Artık yeni kalem ve yeni deftere ihtiyacın vardır. Başka bir gün başkası karşına çıkar ve yeni olan kalemin ile onun hakkında yazmaya başlarsın. Belki o farklı olur ümidiyle.

17 Ağustos 2013

Hayvan.

İnsan senin doğum gününü hatırlamış... Sevinmen lazım. Ama senin yaptığın ''Bana bir daha yazma'' diye mesaj yollaman... Bu özgüvenin nereden geliyo anlamış değilim. Kız okadar doğum gününü hatırlamış, okadar mesaj yazmış ve senin verdiğin cevap  ''Bana bir daha yazma'' mı... Oğlum sen bildiğimiz hayvansın ozaman. İnsan olsaydın ''Teşekkür ederim'', ''Sağol'' falan yazardın.
En çok ta seni büyüten annen ve babana üzülüyorum. Onlar sen adam ol diye büyüttüler seni ama sen hayvan olmayı tercih ettin. 
Dışarıya her çıktığında tasmanı takmaya unutma ;)

16 Ağustos 2013

Küçük Boylu Hayaller


Çoğu kişi gibi hayal kurmak benim de en sevdiğim şey. Bir şey göreyim hemen onunla ilgili hayallerim başlar. Bir de ben kurduğum hayalleri bazen beğenmem. 'Bu ne böyle daha düzgün düşün' diye konuşurum kendi kendime. Bir durum üzerine defalarca farklı hayaller de kurmuş olduğumda olmuştur.
 Gelelim başlıkta asıl anlatmak istediğime... Bazen öyle bir hayal kuruyorum ki bu asla gerçekleşmez diyorum sonra bir bakıyorum ki ondan kat kat üstü gerçekleşmiş. Örneğin ben bir arkadaşımla görüşmek istiyordum. Oturduğu siteye gitmiştim. Ama yoktu ortalıkta. Bende ümidi kestim tam eve dönecekken ailesiyle arabadaydı, beni gördüler ve beni eve bıraktılar. Bak olaya, ben sadece merhaba demek istemiştim ama eve bırakıldım.Bir keresinde de arkadaşımla uzun süre görüşmüyorduk. Doğum günü mesajı attım sen git buluşma ayarla. Tabi sonra ekildim gibi bir şey oldu ama. Buluşamadık. Ben ne düşündüm ne oldu.
  Yani demek istiyorum ki bunun gibi çok olayım oldu. Bende bu yüzde hep küçük boylu yani gerçekleşmesi daha olası hayaller kuruyorum. Büyük çaplılar olmaz gibi geliyor. Ama her zaman istediklerimiz küçük çaplı olmuyor. Kısacası nasıl hayal kuracağımı bile bilemez bir hale geldim. Bir mantıklı gerçekleşebilecek şeyler düşünüyorum, bir de büyük olanlardan çok istenilenlerden... İyi mi yapıyorum kötü mü hiç de bilmiyorum ya...

Merhaba :)




  Ben yanlış tercih kurbanı, bilişim öğrencisiyim. Bilişim ile ilgili bir gelecek düşünmesem bile bu sene veritabanı okuyacağım. Ben buna kısaca kendini zorlamak diyorum ya neyse. Her ne kadar sessiz birisi gibi gözüksem de aslında içim kıpır kıpır. Tabi herkes o yönümü bilmiyor ya... Kitap okumak ve yazmak benim hayatımın vazgeçilmezleri olmuş. Onlarsız bir hayat düşünemiyorum bile. Ya okuyacağım ya da yazacağım başka yolu yok. Bir de bende bir hafıza var, önemli gün ve tarihleri, doğum günlerini falan unutmuyorum. Unutamıyorum. Ben bu yönümü seviyorum ya o da iyi bence :)
 Günlük tutarım ama illa başımdan çok önemli bir olay geçmeli ya da bir şeyin çok etkisi altında kalmalıyım. Gerçi bu günlük değil, olaylık gibi bir şey oluyor galiba. Bir şarkıcıya ya da bir dile takıntım yoktur. Kafama güzel gelen her şarkıyı dinlerim.  Ah az kalsın unutuyordum kesinlikle bir "FOBİ KRALİÇESİYİM". Korkmadığım bir şey yok neredeyse. Kıskançlık yaptığım çok olmuştur. Kısaca kendimi özetlersem; 16 yaşında,mavi gözlü, yazmak-okumak her şeyi olan, kısa boylu bir kişiyim :)

Zorla güzellik olmaz


Bazen oturup boş sayfaya bakarsın... Ne yazacağını bile bilmezsin... Düşünüyorsun. Bekliyorsun. Bekliyorsun belki bişey gelir aklına. Ama bekleyince gelmiyor işte. Zorlamak lazım bazen... Zorla güzellik olmazderler ama bence bazen zorlamak güzel yapar her ne yapıyorsan. Neyse ben uzun uzun yazmayı sevmem daha doğrusu beceremem. Öyle bir yeteneğim yok.
Kısaca kendimi anlatayım; kafası 5 karış havada olan, bilişim okuyan ama bilişimden hiç bir şey anlamayan, 7/24 müzik dinleyen, trip atmayı seven, en yakın arkadaşı kuzeni olan 16 yaşında biriyim... :)